Toplumsal cinsiyet ve kadın ruh sağlığı
Ruh sağlığı kendilik değeri, otonomi, fiziksel, cinsel ve ruhsal güvenlik duygusu ile yakından ilişkilidir. Bunlardan birinde oluşacak bir bozulma ya da değişiklik ruh sağlığını da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Genetik etkenler, biyolojik etkenler, endokrin etkenler, immünolojik etkenler, kişilik özellikleri ve ruhsal toplumsal etkenler ruh sağlığını etkileyebilecek nedenlerdir.
Ruhsal toplumsal etkenleri; ekonomik nedenler, ailevi sorunlar, iş yaşamında ki çatışmalar, evlilik sorunları, fiziksel hastalıklar, psikososyal olaylar, çocukluk çağı ihmal ve travmaları etkileyebilmektedir. Ruh sağlığını etkileyen tüm etkenler bakıldığında kadınların erkeklere oranla bu etkenlere daha çok maruz kaldığı düşünülmektedir. Bu duruma bağlı olarak kadınların erkeklere oranla daha çok ruhsal bozukluk yaşadığı da anlaşılabilmektedir.
Bilinmektedir ki kadın ruh sağlığı, toplumun sağlığı ve geleceği açısından kritik bir öneme sahiptir. Kadın ruh sağlığı açısından toplumsa cinsiyet eşitsizliği de ruhsal toplumsal etkenler içinde yer almakta ve ruh sağlığını etkilemektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınlar da erkeklere oranla daha fazla fiziksel ve psikolojik zararlar vererek, kadınların sosyal açıdan kendilerini geliştirmelerini engellemekte ve bir çok hak yönünden dezavantajlı olmasına neden olarak ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir.
ideal beden isteği, gebelik ve lohusalık dönemi, aile üyelerinin bakımı ve çocuk yetiştirme , kadına yönelik şiddet kadınları etkileyen toplumsal cinsiyet eşitsizlikleridir.
İdeal beden isteği; toplumun kadın bedeni üzerinde yarattığı 90-60-90 algısı, yine kapitalist modernitenin dayattığı tüketime de dayalı olan estetik kaygısı kadın ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu sebeplere bağlı olarak kadınlar da yeme bozukluğu görülme olasılığını kadınlar açısından artırmaktadır.
Gebelik ve lohusalık dönemi kendi içinde barındırdığı özel biyolojik nedenler dışında kadınların kendi bedeni ve geleceği hakkında kendi seçimlerini özgürce yapamaması ve dayatılan annelik özellikle fedakar annelik rolleri açısından kadınları etkileyip motivasyon ve başarı kaygısı da yarattığı için kadınlar da depresyon ve tükenmişlik görülme olasılığını kadınlar açısından artırmaktadır.
aile üyelerinin bakımı ve çocuk yetiştirme toplumsal cinsiyetçi açıdan kadın görevi olarak görüldüğü için kadınların üzerinde ki sorumluluk ve görevlerin artmasına sebep olduğu için kadınlar açısından duygu durum bozukluğu yaşama oranını artırmaktadır.
Kadına yönelik şiddet gelişimsel süreç başta olmak üzere geçmiş olumsuz deneyimler sebebiyle başarısızlığı içsel sebeplere bağlama, suçluluk hissi, cinsiyet rolleri sebebiyle sorunları değiştirilemez bulma gibi nedenlerin de etkisi ile travma sonrası stres bozukluğu olasılığını kadınlar açısından artırmaktadır.
Tüm bu örneklerde görüldüğü gibi kadınların kadın olmanın yanı sıra toplumsal cinsiyete eşitsizliğine dayalı kadınlık algısından kaynaklı özellikle de belli dönemlerde yaşadıkları sorunlar ruh sağlığı açısından stres kaynağı olabilmektedir. Toplumun sağlığı açısından kritik bir öneme sahip olan kadın ruh sağlığı için toplumsal cinsiyet konusunda ki eşitsizlikler giderilmeye çalışılmalıdır.
Kaynak: Kadınların yaşamı ve ruh sağlığı -2013
Kadına yönelik şidet: toplumsal cinsiyet eşitsizliğinşn kadın sağlığına etkisi- 2018
Elif İşcan Kocamış -SES Anadolu Şube
Meltem Günbağ Ses Samsun Şube